Baskil ilçesi adını, 1926 yılında ilçe teşkilatı kurulduğu sırada, merkez olarak seçilen Baskil adlı köyden almıştır. Bugün Eskibaskil adıyla bilinen bu köy, yeni kurulan Baskil ilçesinin bir mahallesidir. Baskil köyü, adını Herdi aşiretine bağlı Baskil oymağından almıştır. Osmanlı belgelerinde bu oymak için; 1712’de Baskiruşağı, 1760’ta Baskili, 1761’de Baskirli, 1767’de Baskir, 1834’te yine Baskiruşağı, 1840’ta ise Baskil adı kullanılmıştır. 1894/1895 tarihli Mamuretü’l-Aziz Vilayet Salnamesi’nde de köyün adı Baskil’dir.
Baskil, Elazığ’ın yeni ilçelerinden biri olmasına rağmen eski çağlardan bu güne önemini korumuştur. Doğusunda Elazığ şehir merkezi, güneydoğusunda Sivrice, uzeyinde Keban, güneyinde Malatya’nın Kale, Pütürge ve Battalgazi, batısında ise Yazıhan ve Arguvan ilçeleri bulunmaktadır. Baskil, Fırat’ın hemen yanı başında; Karakaya Baraj gölünün 118 km sahil şeridine sahip bir ilçedir. Elazığ ve çevresinin eskiçağlardaki durumuna baktığımızda iki yörede yerleşmelerin yoğunlaştığını görmekteyiz. Bunlardan birisi Baskil, diğeri de Altınova yöresidir. Baskil yöresi, ortalama 1200-1250 m yükseltide bir platodur. Burada dağlar Fırat kıyılarına kadar inmektedir. ağlardan aşağılara inen büyük derelerin yanında Histikan Deresi gibi alüvyal taşkın ovaları oluşturan küçük dereler mevcuttur. Bu bölgedeki en büyük taşkın ovası Kale’nin güneyindeki alandır. Bu alan dağlardan inen taşkın sularının taşıdığı malzeme ve Fırat’ın biriktirdiği alüvyonlarla şekillenmiştir. İmikuşağı ve Hasıklı bölgesinde
bu ova önemli ölçüde genişlemektedir. Kadıköy’ün sonunda ve Habibuşağı sınırında ise ova daralmaktadır. Bu noktada Fırat, güneydoğuya doğru derin bir
vadide akmaktadır. Ovanın çevresindeki tepeler oldukça dik olmasına rağmen aşınmıştır. Bu tepeler boyunca taşkın suları vadiyi oymuş ve derinleştirmiştir. Yörenin iğer bölümlerindeki suların azlığı yerleşmelerin Fırat yakınlarında veya diğer su kaynaklarının yanı başında kurulmasına neden olmuştur. Büyük höyükler (yerleşip yaşanan yer) de Fırat kıyısında yer almaktadır. Fırat’ın yatağındaki değişiklikler höyüklerde küçük çaplı tahribatlar yapmış ve bazılarının diğerlerinden izole olmasına neden olmuştur. Bu nedenle birkaç köy nehir kıyısında yeniden kurulmuştur. Mehmet Özdoğan’ın yüzey araştırması raporlarına göre Baskil yöresindeki yerleşmelerin yarısı Karakaya Barajı’nın suları altında kalmıştır. İmikuşağı bu bölgedeki en geniş höyüktür. Orta ölçekte yeniden iskân edilen höyükler, yaklaşık 11-12 dönümlük alanı kapsamaktadır. Baskil yöresinde yeterli su kaynakları ve uygun arazinin varlığı sayesinde, eski çağlardan beri yerleşimler olmuştur. Yörede yapılan kazılar bölgenin Neolitik Çağlardan bugüne yaşam alanı olduğunu göstermektedir. Yörede Paleolitik ve Mezolitik dönemle ilgili araştırmalar yapılmamış olmakla birlikte, hemen yakınındaki Keban, Ağın ve Arapgir bölgesinde bu dönemlere ait buluntuların ele geçmesinden yola çıkarak Baskil yöresinde de Paleolitik ve Mezolitik Çağlarda insanların yaşadığı ileri sürülebilir. Yazının bulunmasından önceki devirler; Paleolitik Taş Devri, Mezolitik (Orta Taş Devri), Neolitik (Cilalı Taş Devri ), Bakır Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı olarak bilinir. Paleolitik Çağ (YontmaTaş Devri), insanlığın ilk ortaya çıkışından M.Ö. 12.000 yılına kadar sürdüğü kabul edilmektedir. İnsanların ağaralarda ve kovuklarda büyük gruplar / aileler halinde yaşadığı bu dönemde ilk aletler çaytaşı, çakmaktaşı, hayvan kemikleri ve ağaçlardan yapılmıştır. İlkel bir hayat
tarzının yaşandığı bu dönemde insanlar avcılık ve toplayıcılıkla geçinmişlerdir. Doğadaki hazır ve avladıkları hayvanlarla beslendiler. Bu devrin sonlarına doğru ateş bulunmuş, çiğ etleri pişirmede ve yırtıcı hayvanlardan korunmada kullanılmıştır. Kıyafet olarak avladıkları hayvanların postlarını giyip soğuktan korunan bu dönem insanları, mağara duvarlarına resimler çizerek ilk sanatsal faaliyetleri başlatmışlardır. Baskil’de bu insanların yaşadığı mağaraların önemli bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Özellikle Baskil yöresinin tarihi süreçlerde yoğun olarak iskân edilen bu alanı, bugün de yerleşim yerleri ve üretimin en yoğun olduğu alanlardan birisidir.
Paleolitik ve Mezolitik Çağlardan sonraki dönemlerde Fırat’ın Kale ve Baskil sahillerinde önemli yerleşim merkezlerinin varlığı yörede yapılan yüzey araştırması ve kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Caferhöyük, Değirmentepe, Şemsiyete, İmamoğlu, Pirot, Köşkerbaba, İmikuşağı gibi höyüklerde yapılan çalışmalarda Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağı, Demir Çağı, Hellenistik, Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait izler tespit edilmiştir. Baskil ve çevresinde M.Ö. III. ve IV. bin yıllarında bölgede Subarların yaşadığı bilinmektedir. Hititler Dönemi’nde Baskil’in de dâhil olduğu Harput ve çevresine İşuva denilmekteydi. M.Ö. VIII. ve IX. yüzyıllarda Doğu Anadolu’nun önemli bir kısmı Urartular tarafından idare edilmiş; M.S. I. yüzyıldan itibaren de Roma nüfuzu altına girmiştir. Bu coğrafya Roma-Sasani mücadeleleri esnasında zaman zaman Sasaniler’in eline geçmiş, Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra ise Bizans’ın idaresinde kalmıştır. Nihayet VII. yüzyılda İslam orduları tarafından fethedilen Baskil ve çevresi, Abbasiler döneminde Tarsus-Erzurum hattı boyunca uzanan ve “Avasım/Suğur” denilen bölgede yer almaktadır. Doğubatı istikametinde Fırat Nehri’nin geçiş güzergâhında yer alan Baskil, stratejik ve askeri bakımından tarihin her döneminde önem arz etmiştir. Yöre daha sonra tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. 1071 yılında Malazgirt Zaferi’nin kazanılmasından sonra Baskil ve çevresi Türk hâkimiyetine geçmiş, Harput’la birlikte, bu bölge önce Çubukoğulları, ardından da Artuklular ve Selçuklular tarafından yönetilmiştir. Bu dönemlerde Baskil’deki Muşar Kalesi’nin önemi büyüktü. Çünkü bu kale Fırat Nehri’nin
iki yakası arasındaki geçişleri ve Fırat Vadisi’ni kontrol eden bir konumdaydı. Bu kalede, Selçuklu sultanlarından I. Alaeddin Keykubad yedi yıl kadar hapis kalmıştır. Anadolu’nun Moğol istilasına maruz kalmasından sonra Dulkadiroğulları, ardından da Akkoyunlular ve Safeviler bu coğrafyaya sahip olmuşlardır. 1516 yılına gelindiğinde ise Baskil ve çevresi Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Esasen Osmanlı’dan önce ve Osmanlı idaresinin ilk zamanlarında Baskil diye bir idari bölge yoktu. Baskil ilçesini oluşturan toprakların önemli bir bölümü Harput Sancağı sınırları içerisinde yer alırken, Harput’taki bölümüne nazaran daha küçük bir alanı işgal eden Fırat’ın
doğu sahilindeki kısmı ise Malatya Sancağı’na dâhildi. Osmanlılar kendilerinden önce mevcut olan bu idari yapılanmayı aynen devam ettirmişlerdir.Osmanlı döneminde Baskil bölgesinin Harput’a bağlı olan kısmı Hersini nahiyesi’ni, Malatya’ya bağlı olan kısmı da Muşar nahiyesi ile Kömri nahiyesini oluşturuyordu. Hersini nahiyesi adını,
nahiyenin kurulduğu alanda yer alan ve bugün Hasan Dağı (Haroğlu Dağı) adıyla bilinen Hersini Dağı’ndan, Muşar nahiyesi de adını aynı isimli kaleden alıyordu.
Hersini nahiyesi, bugünkü Baskil ilçe nüfusunu meydana getiren Herdi, Zeyve ve Parçikan aşiretlerinin kurduğu köy ve mezralardan oluşuyordu. Dolayısıyla Baskil coğrafyasının temel Müslüman unsurları da çoğunlukla bu aşiretlerden meydana geliyordu. Öyle ki Harput bölgesindeki aşiret köyleri ve mezralarının olduğu alanlar da Osmanlı idaresinin ilk zamanlarında aşirete göre isimlendirilmişlerdi. Parçikan aşiretine mensup köy ve mezralar daha ziyade Bulutlu Dağı ve çevresinde, akraba olan Herdi ve Zeyve aşiretlerine mensup köy ve mezralar ise Hasan Dağı ve çevresinde yer alıyordu. Drejan (Dirican) aşireti yerleşmeleri Muşar nahiyesinde, İzolu Aşireti yerleşmeleri de Kömri nahiyesinde bulunuyordu. Dolayısıyla bugünkü Baskil ilçe sınırları içindeki alanda yoğun bir aşiret yapılanması vardı. Bu sebeple, Baskil’in
Osmanlı dönemi ve öncesindeki tarihini bir bakıma aşiretler tarihi olarak da nitelendirmek mümkündür. Ancak bu yapı Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra bozularak etkinliğini kaybetmiştir. 1518’de Harput Sancağı’ndaki Hersini nahiyesinde Parçikan, Herdi, Zeyve ve Şahaplı aşiret köylerinin yanı sıra Rabat (Rabat-ı Hersini), Sanuk (Yazıpınarı) ve Arındık adlı gayrimüslim köyleri de vardı. Fakat bunların hiç biri bugünkü ilçe sınırları dâhilinde yer almamaktadır. Nitekim Yazıpınarı ve Arındık köyleri Elazığ Merkez ilçeye bağlı olduğu gibi, Sancaklı köyü yakınında yer alan, fakat günümüze sadece harabesi ulaşmış olanRabat köyü de yine Elazığ Merkez ilçe sınırları içinde yer almaktadır. Kadıköy ve Pınarlı köylerini de kapsayan İzolu aşiret yerleşmeleri ve Sersük (Tatlıpayam), Malatya’nın Kömri nahiyesinde, bu aşiretlere mensup olmayan Şeyh Hasan, Höyük (Höyük), Berete (Bozoğlak) ve Ataf (Kumlutarla) köyleri de yine Malatya’nın Muşar nahiyesi sınırları içerisinde bulunuyordu. 1650-1750 yılları arasında, bundan önce Muşar’a bağlı olan Höyük, Ataf, Şeyh hasan ve Berete köylerinin Malatya’nın Arguvan nahiyesine bağlı olarak görmekteyiz. Bu nahiye bir müddet sonra kazaya dönüştürülmüştür. 1775 yılına gelindiğinde, Keban ve Ergani madenleri idari açıdan birleştirilerek bir eminin (yönetici) idaresine verilmiş, daha sonra buna başka madenlerde ilave edilerek Ma‘âdin-i Hümayun Emaneti kurulmuştur. Bu idari birimin oluşturulmasından sonra 1782’de yeni
bir idari bölge olarak “Herdi nahiyesini görmekteyiz. Bu durumda, Herdi aşiretini oluşturan köylerin müstakil bir nahiyeyi oluşturacak şekilde teşkilatlan dırıldığını söyleyebiliriz. Yine aynı şekilde, Zeyve ve Parçikan aşiret bölgeleride ayrı birer nahiye olarak teşkilatlandırılmışlardır.XIX. yüzyılın ortalarında Harput eyalet merkezi olunca Baskil ilçesini oluşturan köyler de merkez kaza olan Harput’a bağlanmıştır. Bu yüzyılın son çeyreğinde ise Mamuret-ül-Aziz adıyla yeni bir idari birim oluşturulmuş, Baskil bölgesinde yer alan köylerin çoğu merkeze,Arguvan’a bağlı olan yerler (Ataf, Höyük, Berete, Kale ve Şeyh Hasan) ise Keban’a bağlanmıştır.Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından sonra Mamuret-ül-Aziz ismi Elazığ olarak değiştirilmiş ve 1926 yılında yapılan idari düzenlemeler çerçevesinde Baskil ilçesi kurulmuştur. Bu sırada Keban ilçesine bağlı bulunan Arguvan nahiyesi Malatya iline bağlanarak müstakil bir ilçe hâline getirilirken, Malatya’ya bağlı bulunan Muşar bucağı da Baskil ilçesine dâhil edilmiştir. 1926 yılında Baskil ilçe teşkilatı şimdiki bulunduğu yere 4 km mesafede bulunan Baskil (Eskibaskil) Mahallesi’nde kurulmuştur. Fakat 1928 yılında Nazaruşağı Mahallesi’ne, 1929 yılında Şefkat köyüne, kısa bir müddet burada kaldıktan sonra da tekrar Baskil (Eskibaskil) Mahallesi’ne nakledilmiştir. Demir yolunun yapılmasından (1933) sonra ise ilçe teşkilatı bugünkü yerleşim yerinde yani Baskil kasabasında kurulmuştur.
Baskil kasabası önceleri birbirine uzak 4 mahalleden meydana geliyordu. Bunlar; Baskil, Nazaruşağı, Odabaşı ve Şefkat adlı mahallelerdi. Bugün ilçenin merkez bucağından başka, Kuşsarayı (İzolu) ve Aydınlar (Muşar) isminde iki bucağı daha vardır. Kuşsarayı, hâlen devlet demir yolları üzerinde bulunan Bekirhüseyin köyünde, Aydınlar bucağı ise Fırat Nehri’ne 8 km mesafede yer alan Aşağıkuluşağı köyündedir. İlçeye bağlı toplam köy sayısı ise 62’dir.